30 Mayıs 2014 Cuma

Aptal Hans


 Çarşamba günü, 39. Uluslararası Grup Psikoterapileri Kongresi Bergama'da başladı ve Üstün Dökmen'in söyleşisi vardı. Her yıl olduğu gibi yine kaçırmadık tabi. Söyleşi güzel geçti. Yaşama Yerleşmek kitabından kesitleri güzel bir dille anlattı. Bir çoğumuzun aklında Aptal Hans hikayesi kaldı. Hikaye şöyle;

Alman halk masalı, Grimm Kardeşler derlemişler. Aptal Hans’a uzun yıllar çalıştığı emeğinin karşılığı ustası , onu çok zengin edecek kadar külçe altın verir. Eve dönerken Hans yorulur. Yolda gördüğü atlının atıyla altınları değişir. Hans mutlu olmuştur. Atı sonra inekle değişir. Yine mutlu olmuştur. İneği kazla, kazı da bileği taşıyla değişir, eve eli boş gelir.

Altın nasılsa gidecek, hepimiz ölümlüyüz, elimizdeki bir gün nasıl olsa bitecek; önemli olan yaşam karşısında bu tuhaf alışverişte mutlu olabilmek. Hans hep mutluydu; ya bir de mutsuz olsaydı nasıl biterdi yolculuk, çekilir miydi? “ Bizde biraz Hans'a benziyoruz diyor Üstün Hoca...

“Bazılarımız bazen -ve sanırım çok azımız da her zaman- dört elle yapışırız yaşama. Fark ederek, hissederek, anı yaşayarak yaşarız; bazılarımız ise adeta parmak ucuyla tutar yaşamı.
Bir sandalyeye, koltuğa veya bir sedire, kendimizi bırakarak, yayılarak yerleşmek de mümkündür, eğreti bir şekilde oturmak da… Benzer şekilde, yaşama bütün varlığımızla, varoluşumuzla yerleşmek de mümkündür, eğreti bir şekilde ucundan ilişmek de…
Bir at, üstüne tam yerleşemeyen süvariyi nasıl üstünden atarsa, yaşam da kendine tam yerleşemeyenleri, bir anlamda yeterince uyum sağlayamayanları, üstünden atar, devre dışı bırakır.”

Bir de ekliyor Üstün Hoca Sevdiklerinize sevdiğinizi söyleyin. Geç kalmadan...



29 Mayıs 2014 Perşembe

Lanet Olsun İçimdeki Hayvan Sevgisine (Kuduz)

Merhaba;

Hani  bana, süpriz  video hazırlayan  Kader arkadaşım var ya, eğer onunla birlikteyseniz, ya sizin başınıza yada onun başına yüzde seksen bir iş gelecek demektir.Vukuatsız günü yok gibi desem abartmış olmam. Ki genelde öyle olur, denenmiştir.  Seneee, geçen seneee Ramazan ayı, Kader ile bahçede oturuyoruz. Birden dışarıdan  acı acı yavru bir köpek bağırması, kıyamadık çıktık sokağa, karşı dükkandaki abla hemen bize"ben gördüm motosiklet  çarptı arkasına bile bakmadan gitti, köpecik de  arabanın altına kaçtı " dedi. İçimden motosikletliye neler dedim tahmin etmişsinizdir. Operasyonu başlattık hemen, elimize fırça sapı alıp hayvanı çıkarmaya çalışıyoruz,  korkmuş olacak ki bir yandan bağırıyor bir yandan kaçıyor. Etraf kalabalıklaştı seyircimiz çok. Arabanın tekerleğinin yanına doğru geldi ben bir hamle ile arabanın altına girdim ensesinden yakaladığım an oda bileğimi öyle bir ısırdı. Ne o beni bırakıyor, ne ben onu. Zor zahmet çıktık arabanın altından, hemen ileride veterinere götürdük. Benim koldan kanlar akmaya başladı, baya kötü ısırmış. Baytar; "sakın bırakma iğne yapayım", diyor.  Benden başka da kimse tutmuyor köpeği. İğne oldu biraz sakinledi. Köpekte bir şey yok sağlıklı sadece korkmuş ve canı yanmış.Operasyon tamam. Ondan sonra olay bana döndü hadi hastaneye gidelim, yok gitmem, yok gidicez. Zorla hastaneye götürdüler neymiş, kudurursammış Kader'e "önce seni ısırır kuduz ederim:)), abartmayın bir şey yok, yapmayın ben oruçluyum bak gidecek oruç", her Türk gibi bana bir şey olmaz diyorum:)  nafile. Doktora diyorum akşam geleyim iftardan sonra, adam aksi olmaz diyor. Hemen yapılsa daha iyiymiş. 5 dozmuş, haftada bir tane, artık akşamları yaptırdım iğneyi, tabi bu arada benimle alay etmeler başladı su gösterenler, arada bir iyi misin? kudurmuyorsun değil mi? :))) soruları. Kader'e uzun bir süre görüşmeyelim, senin yüzünden oldu demeler, kızmalar, oralara pek girmeyeyim, Garibim Kader çekti kaprisimi. Tabi bu aşı olayı ilk değil daha öncede çocukken kuduz aşısı olmuştum yine köpek ısırmıştı. O zaman iğneler göbekten yapılıyordu. İlk gün gittim aşıya korktum,  ikinci gün gitmedim, üçüncü gün polis gelip zorla götürmüştü beni, çocukluk işte. Ama hayvanları seviyorum ben. Neyse bir yıl sonra ben bunu niye yazıyorum.Geçen gün telefonum çaldı açtım.

Bayan: iyi günler Mehlika Akgün'le mi görüşüyorum
Ben: Buyurun benim
Bayan: Ben, Halk Sağlığı Merkezinden arıyorum
Ben : Evet
Bayan: Şu..... tarihte, ısırılma vakası geçirmişsiniz, kuduz aşılarınızın hepsini oldunuz mu?
Ben : Bana niye soruyorsunuz sizde yok mu?
Bayan: Teyit için hanımefendi, dosya kontrolü,  bu zaman boyunca başka hayvan tarafından ısırıldınız mı? aşı 1 yıl koruyor. Aşı kartınızı 2 yıl saklayın lütfen..(Kadın benim arıza olduğumu anladı herhalde:)))
Ben: Hayır ısırmadı, evet hepsini oldum ve aşağı yukarı  bu bir yıl önceydi, zaten o zaman aramıştınız.Aşı kartı duruyor.
Bayan: Güncelleme için, teşekkürler iyi günler.
Ben:  iyi günler. (işleri yok herhalde)

Vallahi ne diyeyim sağlık sistemi çok iyi işliyor baksanıza. Bir yıl önceki aşı için arıyorlar. Biz de günahlarını mı? alıyoruz ne:))))

27 Mayıs 2014 Salı

Kasetim Çıkmış İzleyin :)))

Herkese Merhaba;

Arkadaşlarım bana süpriz yapmışlar, beni size tanıtmak için video hazırlamışlar. Her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.  Ne mutlu ki; daha yeni tanımaya başladığım  arkadaşlarım bile benim için çok güzel sözler söylemişler. Kader'e bu videoyu düşünüp hazırladığı için  çok teşekkür ediyorum.Çok duygulandım ağlayacağım şimdi... Bir de kendimi yardım kuruluşu gibi hissettim. Genellikle arkadaşlar yardımseverliğimden bahsetmişler  :)), çok mutlu oldum ne diyeceğimi bilemiyorum, insanın böyle arkadaşları olması çok güzel tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Birde hepsi heyecanlanmış normalde bu kadar ciddi değillerdir. Tabi bir de Kader'in yerlerinde göremediği arkadaşlarım var. Onlar da olsa siz benim ne cadı olduğumu anlardınız.









26 Mayıs 2014 Pazartesi

Haşereler

Bu sabah zor kalkıyorum, hafif bir kırgınlık var üzerimde. Boğazım ağrıyor yutkunamıyorum. Kendimi iyi hissetmiyorum. İşe gitmek için evden çıkıyor, iş yerine gelince kendimi daha kötü hissediyorum. Temizlik başlıyor, abladan şöyle bir yaygara Mehlika koş duvarda bir şey var. Ben gayet sakin ha zannedersem yavru bir çıyan abla mühim değil, arı da var bak perdede diyorum. Kendi kendine söyleniyor, ilaçlat odanı, hiç korkmuyor, tuhaf diyor o da anladı benim biraz tuhaf  olduğumu, çocukluktan beri korkmam böceklerden, haşerelerden, yakalamam için beni çağırırlardı. Ayyyyyyyyy böcek Mehlika koooşş at şunu. Seviyorum onları hele yerde ters dönmüşlerse, nerde olursam olayım çeviririm hemen, onlarında yaşamaya hakkı var, onlar olmasa biz olmayız. Günlük hayatımda deyimleri çok kullanırım, çocukluktan kalmadır bu, arı deliğine çokmak sokmak deyimini gerçekleştirmiştim. 5 arı beni kovalamıştı,  nasıl kaçıyorum, sonunda üç tanesi şişledi beni üzerine bir de evde dayak, o zamandan beri deyimler hayatımda. Köyde ağbeğimle yılan görmüştük çocukken öyle izlemiştim yılanı, taşların altında akrep arardık, beni değil ama ağbeğimi akrep sokmuştu, incir ağacından düşmek deyimini de yerine getirmişliğim vardır. İncir ağacının dallarının sizi taşıyacağını düşünürsünüz,  maalesef taşımaz kırılıveririr, sizde iflah olmazsınız.



23 Mayıs 2014 Cuma

Amentü Godiva

      Sevdiğim şairlerdendir İsmet Özel hele Amentü şiiri bir başka güzel,  İsmet Özel'in sesinden dinlemenizi tavsiye ederim. " Ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur" dizeleriyle Godiva'yı tanıdım ben, çikolata markası olarak bilirdim Godiva'yı, zaten onun onuruna kurulmuş,  ne kadınmış ama.  Lady Godiva 11 yy. da yaşamış olup İngiltere “Mercie” dükünün karısıdır. Kocası ağır vergiler koymak suretiyle halkına şiddetli bir şekilde zulüm yapar. Bu zulüm yüzünden Godiva ile eşinin araları açılır. Lady Godiva eşine bu zulümden vazgeçmesini söyler. O da Godiva’nın bir atın üzerinde çırılçıplak bir şekilde bütün şehri dolaşması şartıyla yaptığı zulümden vazgeçebileceğini söyler. Godiva bu şartı kabul ederek bir atın sırtında şehri çırılçıplak dolaşmaya başlar. Yalnız bundan önce halka haber salıp evlerinden dışarı çıkmamalarını ister. Halk da Godiva’ya olan sevgisi ve bağlılığı yüzünden onun bu isteğini yerine getirir ve Godiva şehri dolaştığı esnada perdelerini sımsıkı kapatırlar ve evlerinden çıkmazlar. Ama buna rağmen “Tom” adında biri, perdenin aralığından Godiva’yı izlemek ister. Perdeyi araladığında gözleri kör olur. Bu durum o Tom'a verilen ilahi bir cezadır. Acaba; Godiva gibi kendisini halkın huzuru ve selameti için feda edecek biri, ne de kendisine bir kötülük dokunacağını bilse dahi sokakta vuku bulan olayları görmeye cesaret edebilecek, birileri var mı? acaba günümüzde. Bir de bugün böyle bir kadın çıksa  erkekler fotoğraf  makinalarını ve kameralarını alır camda beklerler, kadınlarda eşlerini baştan çıkaracak diye kadına hakaret ederlerdi.



AMENTÜ

İnsan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır akacak
ama kan kesilince damardan sıcak
sımsıcak kelimeler boşandı
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.

Dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
bana deha değil
belgeler gerekli
kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
gençken
peşpeşe kaç gece yıllarca
acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
bilmezdim neden bazı saatler
alaturka vakitlere ayarlı
neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
yazgı desem
kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
Tokat
aklıma bile gelmezdi
babam onbeşli olmasa.

Meyan kökü kazarmış babam kırlarda
ben o yaşta koltuğumda kitaplar
işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
kafamda yasak düşünceler, Gide mesela.
Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
oysa hergün
merkep kiralayıp da kazılan kökleri
Forbes firmasına satan babamdı.

Budur
işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
işte şehirleri bayındır gösteren yalan
işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
güç bela kurduğum cümle işte bu;
ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
tenimin olanca ağırlığı yok oldu.
Solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
bile bir bir çınlayan
ihtilal haberidir
ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
nisan ayları gelince vücudu hafifletir
şahlanan grevler içinde kahkahalarım küstah
bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
biraz ağlayabilmek için
fotoğraflar çektirir
babam
seferberlikte mekkâredir.

İnsanın
gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
belki ruhların gölgesi
düşer de marşlara
mümkün olur babamı
varlık sancısıyla çağırmak:
Ezan sesi duyulmuyor
Haç dikilmiş minbere
Kâfir Yunan bayrak asmış
Camilere, her yere

Öyle ise gel kardeşim
Hep verelim elele
Patlatalım bombaları
Çanlar sussun her yerde

Çanlar sustu ve fakat
binlerce yılın yabancısı bir ses
değdi minarelere:Tanrı uludur Tanrı uludur
polistir babam
Cumhuriyetin bir kuludur
bense
anlamış değilim böyle maceralardan
ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
yalnız
coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
nüfus cüzdanımda tuhaf
ekmek damgası durur
benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
etin ıslak tadına doğru
yavaş yavaş uyanmak
çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
hırsız cenazelerine bine bine
temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
korkak dualarından cibinlikler kurarak
dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
nakışsız yaşamakları
silâhlanmak sanarak
çıkardım
boğaza tıkanan lokmanın hartasını
çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak
ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
fly Pan-Am
drink Coca-Cola

Tutun ve yüzleştirin hayatları
biri kör batakların çırpınışında kutsal
biri serkeş ama oldukça da haklı.
Ölümler
ölümlere ulanmakta ustadır
hayatsa bir başka hayata karşı.

Orada
aşk ve çocuk
birbirine katışmaz
nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı
kendi tehlikesi peşinden gider insan
putların dahi damarından
aktığı güne kadar
sürdürür yorucu kovalamacayı.

Hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?
Nerde, hangi yöremizde zihnin
tunç surlardan berkitilmiş ülkesi
ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan
parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?
Hangi cisimdir açıkça bilmek isterim
takvim yapraklarının arasını dolduran
nedir o katı şey
ki gücü
gönlün dağdağasını durultacak?
Hayat
dört şeyle kaimdir, derdi babam
su ve ateş ve toprak.
Ve rüzgâr.
ona kendimi sonradan ben ekledim
pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
ham yüreğin pütürlerini geçtim
gövdemi alemlere zerkederek
varoldum kayrasıyla Varedenin
eşref-i mahlûkat
nedir bildim.
(1974)
İsmet Özel

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Tepsi Dekupaj - Marilyn, Madonna

Herkese; Merhabalar...

Uzun zamandır  ahşap boyama, dekupaj yapamıyordum. Geçen gece saat gece yarısı, baktım uykum yok önce en sevdiğim ve sıkıldıkça izlediğim Monte Cristo Kontu filmini izledim (artık tüm replikleri oyuncularla  bir söylüyorum, kafayı yiyorum herhalde:) Alexandre Dumasın en ünlü romanından uyarlanan bu filmi nedense çok seviyorum . Edmond Dantes'in hayatı, güzel film zaten bizde de Ezel dizisine ilham kaynağı olmuştur. Benzerlikler çoktu örneğin ikisi de geçmişte kendilerine kurulan tuzaktan dolayı intikam hırsı ve eski sevgilisinin arkadaşıyla evlenmesi, sevgililerinin kendilerinden sakladıkları çocukları, ikisininde saçlarıyla oynaması gibi. Neyse film bitti uyku yok bende, aldım tepsiyi başladım boyamaya sonra Marilyn Monroe fotoğraflarını tepsiye yapıştırmaya ne zaman başladım nasıl bitirdim hatırlamıyorum. Tabi bende kafa gidince araya bir tanede Madonna girmiş farketmişsinizdir, bu kadar kusur kadı kızında da olur dimi ama. Yinede güzel oldu beğendim. Bu tepsiyi hediye etmek istiyorum. Kimler talip olacak bakalım, hadi bekliyorum. Sevgilerimle....




20 Mayıs 2014 Salı

01 Adana

Herkese Merhaba;

Hafta sonu İstanbul'dan arkadaşlarımız geldi. Üniversite günlerimizi yad ettik çok güzel vakit geçirdik. Evde durmadık sürekli gezdik ve benim en sevdiğim mekana gittik.  Öyle alışveriş mekanlarının üst katlarında yemem yemeğimi Bornova'da da, Konak'ta da olsam illaki Mavişehir 01 Adana'ya gidilecek. Tabi ki yine gidildi, çiğ köfte, Adana söylendi, yanında şalgam suyu, üzerine kaçak çay oohhh değmeyin keyfimize. Bu arada siparişlerim unutulmasın hıyar selo tarafından, amcanı hemen ara şalgam suyumu, kaçak çayımı göndermezse senin başına öyle bir bela açıcam Selami haberin ola:))  Malatya'dan kayısıyı unuttum onu da gönderiver bi zahmet. Daha liste uzun onları burdan yazmayayım artık. 




                                      

16 Mayıs 2014 Cuma

Polis

Herkese Merhaba; 

Aklımda  Soma var ama biraz kafamı dağıtmak için yazıyorum.

Şimdiki aklım olsa polis olurdum,(boydan kayberdim ya) ne havaları var şu polislerin, hatta trafik polisi olurdum. Allah dağına göre kar verirmiş, polis olsam yanıma yaklaşılmazdı herhalde:) günde kaç koçan bitirirdim bilmiyorum, önüme gelene ceza yazardım. İnsanlar park etmeyi yolda araba kullanmayı bilmiyorlar, bizim engelli merkezinin önüne park etmesinler diye her gün dubayı ve saksıları özenle yerleştiriyorum ama,  artık terbiyem müsaade etmiyor anlayışsız insanlar diyeyim; dubayı kaldırıp park ediyorlar ve engelli vatandaşlar içeriye giremiyor ben büyük bir zevkle trafik polislerini arıyorum gelip cezayı yapıştırıyorlar, hatta bir defasında yolun önünü kapatmış bir akıllının, arabasını çektirmelerini ve ceza yazmalarını mutlulukla izledim. Keşke bende polis olsam kesin polis gözlüğü takar, polislerin kullandığı tüm aksesuarları alır birde motosikletim olurdu, diye hayallerimi anlattığım arkadaşlar psikopat olurdun sen adam bile döverdin diyorlar, hak ederse döverdim diyorum, düşünsenize adam karısını hiç bir nedeni yokken dövüyor yapmadığı işkenceyi bırakmıyor ve ben o adamı pataklıyorum ne güzel :) gerçi trafik dedim asayişten çıktım. Acaba polis olmak için hala şansım var mı?

 Buda benim olurdu:)))

9 Mayıs 2014 Cuma

Taglanmışım

Blog dünyasına hayranım gün geçmesin yeni bir şeyle karşılaşmayayım sabah bir baktım sevgili aycn hayata dair ve Hayata Dair Mukaddesciğim beni taglamışlar amanın oda ne? bilmiyorum ki ne? Neyse öğrendim bende cevaplayayım. Her ikisinede sevgilerimi gönderiyorum.

1) Telefonun nerede?
Çantamda

2) Partnerin?
Eşim

3) Saclarin?
Kına 

4) Annen?
Her sabah ilk arayanım

5) Baban?
 Sinirli 

6) En sevdigin esya?
Arabamdı

7) En son gordugun ruya?
Zombiler

8) Hayalindeki araba?
Rubicon

9) Icinde bulundugun oda?
Biraz düzenli

10) Korkun?
   Allah 

11) On sene icinde ne olmak istiyorsun?
Hayatımdan memnunum

12) Sen ne degilsin?
Riyakar

13) En son yaptigin sey?
Çay içmek

14) Uzerinde ne var?
Pantolon ve gömlek, kazak

15) Senin hayatin?
Güzel

16)Moralin?
Arada bir bozulsada iyi 

17) Su an ne dusunuyorsun?
Yazmam gereken yazıları

18) Senin bilgisayarin?
Acer

19) Bira?
içki içmiyorum

20) Ask?
Hayatta hep var

Bende
bloglarına gönderiyorum yapmak isteyen tüm arkadaşlarımda davetli.

6 Mayıs 2014 Salı

Hıyarın Yaptıklarına Bakın

Herkese merhabalar;

Bunları okuduktan sonra hemen salatalığa daha  farklı bir gözle bakacaksınız.


   1. Salatalık, günlük ihtiyacınız olan birçok vitamini içerir. Tek bir tanesinde Vitamin B1, Vitamin B2, Vitamin B3, Vitamin B5, Vitamin B6, Folik Asit, Vitamin C, Kalsiyum, Demir, Mağnezyum, Fosfor, Potasyum ve Çinko ihtiva eder.

2. Öğleden sonra yurgunluk mu hissettiniz? Kahveyi, çayı, soğuk içecekleri bir taraf bırakın ve bir salatalık yiyin. Salatalık iyi bir B vitaminler ve Karbohidratlar kaynağıdır ve yediğinizde saatler sürecek yorgunluğunuzu kısa bir sürede ortadan kaldırır.

3. Banyo veya duştan sonra aynanızın buğulanmasından şikayetçi misiniz? Bir salatalık dilimini alıp aynayı ovun. Hem buğulanma yok olacak hem de pırıldayan bir aynaya ve nefis bir kokuya sahip olacaksınız.

4. Haşereler bahçenizi veya saksı bitkilerinizi mahvediyor mu? Bahçeniz için bir aluminyum tabağa (ya da aluminyum folyoya) salatalık dilimlerini koyup, ortada bir yere yerleştirin. Saksılarınıza ise birkaç dilimi toprağın üzerine yine aluminyum tabak veya folyo ile yerleştirin. Bütün mevsim haşerelerden kurtulacaksınız. Salatalıkdaki kimyasallar aluminyum ile etkileşerek insanların algılayamadığı ama haşereleri deli eden bir koku yayar ve onların ortadan kaybolmalarına neden olur.

5. Bayanlar, sokağa çıkmadan önce veya denize-havuza girmeden önce bir süreliğine selülitlerinizden kurtulmak ister misiniz? Sorunlu bölgelerinizi birkaç dakika süreyle salatalık dilimleriyle ovun. Salatalıkdaki fitokimyasallar derinizdeki kollajenlerin gerilmesini sağlar, dış tabakayı sıkılaştırarak selülitlerin görüntüsünü azaltır. Aynı şekilde kırışıklıklara da iyi gelir (özellikle de göz civarları için)

6.Baş ağrısından kurtulmak ister misiniz? Yatağa girmeden önce birkaç dilim salatalık yiyin ve ertesi sabah dipdiri, baş ağrısız kalkın. Salatalık, vücudun kaybetmiş olduğu gerekli besinleri takviye edici yeterli miktarda şeker, B vitaminleri ve elektrolitleri ihtiva ettiği için yediğiniz birkaç dilim sorunlarınızı hemen yok eder.

7. Özellikle diyet yapanlar, açlık dürtünüzü ortadan kaldırmak mı istiyorsunuz? Salatalık yiyin.

8. Evinizde ayakkabı boyanız mı kalmadı? Taze kesilmiş bir salatalık ile ayakkabınızı ovalayın. İçerdiği kimyasallar ayakkabınıza hem harika görünen bir parlaklık verir hem de deriyi su geçirmez hale getirir.
                                           
9. Evinizde bir kapı, pencere ya da benzer bir şey gıcırtı mı yapıyor? Bir dilim salatalık alıp gıcırtı yapan yerlere sürtün (tabii sürtünme yapan yerlere, menteşenin dışına değil!!) gıcırtı gidecektir.

10. Kendinizi gergin, bitkin mi hissediyorsunuz (özellikle ders çalışan öğrenciler, yeni bebek sahibi olmuş anneler ve diğer herkes) ? Bir tas kaynar suyun içine bir bütün salatalığı ince dilimler halinde keserek koyun. Tası da bulunduğunuz odada uygun bir yere koyun. Salatalıkdaki kimyasallar ve diğer besinler kaynar suyun içine girince tepki gösterirler ve suyun buharı ile birlikte bulunduğunuz odaya yayılarak nefis bir aroma yayarlar. Bu aroma sizlerin tüm gerginliğini alarak sakin kişiliğinize dönmenizi sağlayacaktır. Özellikle öğrenciler bunu denemelidir.

11. Yemek yediniz (örneğin kebap) ve ağzınızdan kötü koku yayıyorsunuz. Bir salatlık dilimini alıp dilinizle damağınıza yerleştirin ve en az 30 saniye öyle tutun. Ağzınızda kötü kokulara neden olan bakterilerin fitokimyasallar sayesinde ölmesi nedeniyle bu sorundan kurtulmuş olacaksınız. (Soğan-sarmısak kokusu konusunda bir bilgi yok. Bunu da siz deneyin ve sonucu görün.)

12. Evyelerinizi, lavabolarınızı çevreye zarar vermeyecek bir şekilde temizlemek ister misiniz? Bir dilim salatalığı alıp temizlemek istediğiniz yeri ovun. Sadece yılların birikimi lekeleri kirleri temizlemekle kalmaz, ayrıca güzel bir parlaklık verir temizlediğiniz yere. Bunun yanında elleriniz de o temizlik malzemelerin verdiği zararlardan kurtulmuş olur.

13. Kalemle yazarken bir hata yaptınız ve hatayı silmek istiyorsunuz. Salatalık kabuğunu alıp yavaş ve nazikçe silmek istediğiniz yazıya sürtün. Boya kalemlerinde ve keçe kalem yazılarında da oldukça yararlı. (Bilirsiniz bazen çocuklarımız duvarlara yazılar yazar, resimler yaparlar. Onlarda da deneyebilirsiniz.)